Ahmet Davutoğlu'ndan Yerel Seçim Değerlendirmesi

Son dönemde yeni parti kuracağı iddiasıyla gündeme gelen eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu yerel seçimler sonrası Facebook hesabından detaylı bir açıklama yaptı. Davutoğlu açıklamasında hem yerel seçim sonuçlarını hemde Cumhur ittifakını değerlendirdi.

Ahmet Davutoğlu'ndan Yerel Seçim Değerlendirmesi
AK Parti hükümetlerinin seçimle iş başına gelen son başbakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Facebook hesabından bir açıklama yaptı.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"31 Mart seçimleri basiret ve sağduyuyla incelememiz gereken önemli sonuçlar doğurmuş, dikkate almamız gereken önemli mesajlar vermiştir. 
Bu bağlamda partimizin ve ülkemizin geleceği ile ilgili tespitlerimi milletimizin derin vicdanına arz ediyorum.

Temel değerler ve ilkeler düzeyinde yaşanan savrulma siyasi söylemimizi doğrudan etkilemiştir. Son yıllarda partimizin insan-odaklı, insan haklarına dayalı, özgürlükçü, reformcu, kuşatıcı, kendinden ve geleceğinden emin siyasi söyleminin yerini devletçi, güvenlikçi, statükocu ve salt beka endişelerine dayalı bir söylem almıştır.

PARTİ SAHİLDEN KOPTU
Son seçimlerde alınan neticeler, Cumhur İttifakı olarak dahi sahil kesimlerinden koparak İç Anadolu ve Karadeniz’e doğru daralan bir siyasal etkinlik alanına sıkışmakta olduğumuzu göstermektedir.


PARTİYİ YÖNETMEYE ÇALIŞAN PARALEL BİR YAPI ORTAYA ÇIKTI
Kendisini partimizin kurullarının üstünde gören ve adeta paralel bir yapı gibi partiyi yönetmeye çalışan bir odağın ortaya çıkması ve partinin seçilmiş yetkililerini ve kurullarını devre dışı bırakmaya kalkışması, teşkilat kurumsallaşmasının özünü sakatlamıştır.

Ahmet Davutoğlu eleştirilerini sıraladı

İTTİFAK SİYASETİ PARTİMİZE ZARAR VERDİ
İttifak siyaseti partimizi dar bir siyasi dile ve kimliğe hapsederek, ülkenin her bölgesini ve toplumun her kesimini kucaklayan özgün duruşumuza zarar vermiştir.

Özetle bugün partimiz, her açıdan bir yenilenme ihtiyacı içindedir.

SERT SÖYLEMLER AİDİYET BİLİNCİMİZİ ZEDELEDİ
Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte gelen ittifak yapılanmaları, beklenenin aksine siyasi yelpazedeki dağınıklığı gideremediği gibi siyasi kutupların oluşmasına ve toplumu bir arada tutan ortak değerlerin yıpranmasına yol açmış görünmektedir. Seçim sürecinde ittifak yapılarının cepheleştirici karakterinden kaynaklanan sert söylemler siyasi kutuplaşmayı tehlikeli boyutlara taşıyarak, toplumsal barışımızı ve ortak aidiyet bilincimizi zedelemiştir.

YARGININ KONTROL ALTINA ALINMASI SUÇ OLARAK GÖRÜLMELİ
Yargının kontrol altına alınması çabası, hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmelidir.

FETÖ İLE MÜCADELEDE SORU İŞARETLERİ VAR
Bazı durumlarda, örgüt okullarında okumuş, kardeş ya da akrabaları örgütün ve darbe sürecinin önemli elemanları arasında olan kişilerin en üst düzey devlet görevlerine atanmasında sakınca görülmezken alt düzey bir memurun yakınlarından birinin yine alt düzey bir ilişkisi sebebiyle işten çıkarılması kamu vicdanında FETÖ ile mücadele konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır.

KAYGI VE ÖNERİLERİMİ CUMHURBAŞKANIMIZA ARZ ETMİŞTİM
Türkiye’nin sivil, demokratik ve bütüncül bir anayasa ihtiyacı, her zamankinden daha fazladır. Sistem değişikliğini içeren son anayasa değişikliği paketinin TBMM'ye sunulmasından hemen sonra kaygı ve önerilerimi, sözlü ve yazılı olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza da arz etmiştim. Ne yazık ki, geçen sürede yaşadıklarımız bu endişelerimi haklı çıkarmıştır.

Üzülerek belirtmeliyim ki yeni sistem, hem yapılanması hem de uygulama tarzı itibarıyla milletimizin beklentilerini de karşılamamaktadır. Bu çerçevede, sistem değişikliğine ilişkin ciddi ve samimi bir muhasebe yapmamız gerekmektedir.

CUMHURBAŞKANLIĞI TOPLUMUN YARISIYLA KOPUŞ YAŞIYOR
Demokratik başkanlık sistemlerinde gözlendiği gibi Cumhurbaşkanı'nın parti üyeliğine sahip olması bir sorun teşkil etmemekle birlikte genel başkanlık görevinin de aynı kişi tarafından yürütülmesi hem devlet işleyişi hem parti kurumsallaşması açısından sakıncalar doğurmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin birinci derecede tarafı olarak seçim ortamının gerektirdiği yoğun ve çoğu zaman da sert siyasi polemiklere girmek durumunda kalması, devlet geleneğimiz içinde toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durması gereken Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol açmaktadır."