Çırak olarak başladığı işte yüzlerce kişinin patronu oldu
İstanbul Bağcılar’daki bir tekstil atölyesinde yaklaşık 25 yıl önce çırak olarak işe başlayan Bitlisli Emirhan Uludil, bugün yaklaşık bin kişinin patronluğunu yapıyor.
Bitlis'te ve İstanbul'da bulunan tekstil atölyelerinde bine yakın işçi çalıştıran Uludil, çıraklıktan patronluğa ulaştı. Aile olarak sadece Bitlis'te yaklaşık bin kişiye iş imkanı sağladıklarını belirten Yedi Başak Balakan Tekstil Atölyesi sahibi Emirhan Uludil, 1995 yılında çırak olarak başladığı işte nasıl yükseldiğini şöyle anlattı:
"Çırak olarak başladım bu işe ama hep dua ederdim, imkanlar elime geçsin de memleketime hizmet edeyim. Çırak olarak hep düşünürdüm, acaba ben de bir atölye kurabilir miyim diye. İlk olarak Bağcılar’da küçük bir atölye kurduk. Oradan İkitelli’ye geçtik. Yavaş yavaş biraz geliştirdikçe çalışan sayımızı da arttırdık. Daha sonra arkadaşım ve başka bir marka bana teklifte bulundu. Hatta başka bir ilde kuralım dediler, ama ben Bitlis'i seçtim. Yaklaşık 650-700 kişi sadece İstanbul'da çalışanımız var. Düzce'de ve Zonguldak'ta da ortalama 350 kişi çalışıyor. Kademe kademe oldu ve yükseldik. Birden bire zengin olayım diye düşünmedim. Bu yaşıma geldim, asla çok çok zengin olayım hesabını yapmadım. Nasıl doğru ve Allah'ın izniyle giderim, nasıl hak ve hukuktan ayrılmadan insanların bedduasını değil de duasını almanın hesabını yaptım."
"İnsan eğitimiyle de uğraşıyoruz"
Uludil, Bitlis'te yaklaşık 4 senedir bu işletmeyi işlettiklerini belirterek, “Başlangıçta 70-80 kişiyle başladık, ama şu anda 250 kişi ile devam ediyoruz. Memleketimiz tekstil işine biraz yabancıydı, büyük şehirlere gidip çalışan insanlarımız vardı. Şimdi Bitlis genelinde 13 tane tekstil olunca, insanlarımıza da özgüven geldi. Bizler burada makine ve iş eğitiminin yanı sıra insan eğitimiyle de uğraşıyoruz. İş ahlakını öğretiyoruz, oturup kalkma nasıl olur, iş saygısı nasıl olur, daha iyi nasıl verim alabiliriz şeklinde eğitimler veriyoruz. Ancak üretim olarak tam istediğimiz gibi verim alamıyoruz, çünkü İstanbul gibi bir yerde 240 kişiyle günlük ortalama fermuarlı bir malda rahatlıkla 13 bin ütü paket yapıp kapatabiliyoruz. Ama burada 5-6 bini geçemedik. Bu da haliyle bizi baya bir etkiliyor" dedi.
"3 aylık iş başı eğitiminden sonra işi öğrenmeyeni bile kapı dışarı etmedik"
Devlet tarafından verilen teşviklere de değinen Uludil, konuşmasına şöyle devam etti: "Tamam devlet tarafından teşvik verilmiş, ama bununla beraber bizim yükümüz çok ağır. Bitlis, İstanbul'a bin 650 kilometre mesafededir. Bir tırın buradan İstanbul'a gitmesi bize yaklaşık 8-9 bin TL'ye mal oluyor. Çalışanlarımız Bitlis'in dört bir yanından geliyorlar, dolayısıyla bizler onları servislerle alıyoruz. Bu da bizlere oldukça maliyetli oluyor. En iyi destek gördüğümüz kurumlardan biri de Türkiye İş Kurumu Bitlis Müdürlüğüdür. Buradan iş başı eğitimi desteği alıyoruz. Ama maalesef bu da 10 aydan 3 aya indirildi. Bu kısa sürede insanları eğitemiyoruz. İlk baştaki 10 ay bir nebzede olsa bize iyiydi, çünkü aldığımız personeli 5-6 ayda eğitebiliyorduk. Gerçi 3 ayda olsa, hiç kimseyi bu süre bittiğinde kapı dışarı etmiyorum. Sigorta girişini yaptırıp devam ettiriyorum. O insanda iş ve insan ahlakı varsa, işi tam olarak öğrenmediyse bile onu çalıştırıyorum. Şu anda bulunduğumuz yer normalde hal binasıdır. Alt katı ise bodrumdur. Yerimiz büyük ferah, ama tekstile yüzde yüz uygun değil. Cazibe merkezi projelerini bekliyorduk, bununla ilgili bizlere arsa tahsis edildi. Tam olarak netleşmesini beklerken, yeni kanuna göre arsalar tekrar gözden geçirileceği için şu an beklemedeyiz. Arsamız olmuş olaydı, kendi imkanımızla daha geniş, daha ferah 10 dönüm üzerine en az 5 dönümlük kullanım alanı kurardık. Burada 250 kişi çalışıyorsa orada en az 350 kişi çalışacaktı."
"Ben kalben rahatım, çünkü onları eğittik ve farklı yollardan geri çektik"
Ellerinden geldiği kadar dezavantajlı kişilere kapılarını açtığını ve şu anda sadece Bitlis'teki atölyede 30-40 dezavantajlı kişinin olduğunu dile getiren Uludil, "Dezavantajlı kişilerle çok çalıştık. Ben kalben rahatım, çünkü onları eğittik ve farklı yollardan geri çektik. Onları ailesine ve bizlere kazandırdık. Gerçekten öyle insanlar vardı ki evine gitmezdi. Şu an o insanların anne babaları bizlere dua ediyorlar, ‘Allah sizlerden razı olsun’ diyorlar. Burada da halen dezavantajlı çalışanlarda var. Burada çalışarak evine bakan oluyor, hatta askere giden bile oldu. Askerden dönerek tekrar çalışmaya başlayan bile oldu. Yaklaşık 30-40 kişi burada çalışanlar var. Ama şimdi çok şükür düzelmişler, evinden işine işinden evine gider hale gelmişler" ifadelerini kullandı.
"İngiltere, can güvenliği nedeniyle bizle çalışmayı bıraktı"
4 yıl boyunca İngiltere ve Almanya başta olmak üzere hem ihracatları hem de ithalatları olduğunu sözlerine ekleyen Uludil, "Ancak son zamanlarda müşterilerimiz doğuya biraz çekinden bakıyorlar. İngiltere müşterimizdi ama can güvenliği var mı yok mu diye gelmiyor. Son bir yıldır da onlara çalışamıyoruz. Haliyle iç piyasada biraz daha yükümüz ağırlaşıyor. İhracat yapmadığımızda maddi olarak zorluk yaşıyoruz. Bununla ilgilide inşallah daha güzel destekler olur. Gerçektende 4 yıl içinde cepten bile yemişiz, ama kalben çok rahatım, çünkü hem buralıyım hem de çok aile kazandım. Gençlerimizi farklı yollardan almışız, bundan dolayı da gönlüm çok rahat. Şu an aynı aileden 3 tane fabrikamız var, ortalama bin kişiye yakın insan çalıştırıyoruz. Fabrikalarımızın kapasitesi daha fazla, ama bazı koşullardan dolayı ancak bu kadar kişi çalıştırabiliyoruz. Bunu da hükümetimizle ilimiz valisi ve yetkilileri ile aşacağımıza inanıyorum. Burada 250 kişi çalışıyor” şeklinde konuştu.