Konfeksiyon atölyesinden radyo şovmenliğine!
Radyoculuk çocukluk hayalimdi. Hayalimi gerçekleştirip radyocu olduğumda babam ‘yaptığın iş mi?, annem ‘çok gülene kız vermezler’ dedi ama hayalimden vazgeçmedim. Sürekli eleştirildim, eleştirildikçe de güçlendim. Çünkü inandım bu işe...
Yayınlanma:
Güncelleme:
Hafta içi her sabah Alem FM’de yaptığı renkli programı ile ses getiren ünlü programcı Adem Metan’ın yeni kitabı "Damat" raflardaki yerini aldı. Kendisiyle yeni kitabı Damat’ın yanı sıra dünden bugüne yaşadıklarını ve hedeflerini konuştuk.
İşte sabahlarınıza neşe katan Adem Metan ile yaptığımız o samimi röportajımız…
Adem Metan kimdir? Sizi kısaca tanıya bilir miyiz?
1987 Ordu Korgan doğumluyum. İlköğretim eğitimimi Ordu’da tamamladım. Daha sonra ailemin isteği doğrultusunda iyi bir eğitim için İstanbul’a gönderildim. Ama İstanbul’da maddi imkansızlıklardan dolayı eğitime lise 1’den sonra ara vermek durumunda kaldım.
Radyoculuğa nasıl ve nerde başladınız, çocukluk hayaliniz miydi? Örnek aldığınız bir radyocu var mıydı?
Eğitime ara verdikten sonra 4 yıl konfeksiyon, 2 yıl oto tamirhanesi olmak üzere toplam 6 yıl alt segment işlerde çalışıp akabinde de radyo sektörüne girdim.
Radyoculuk çocukluk hayalimdi evet. Çocukluk hayalimi gerçekleştirip radyocu olduğumda babam ‘yaptığın iş mi?’, annem ‘çok gülene kız vermezler’ dedi ama hayalimden vazgeçmedim.
Konfeksiyonda çalıştığım zamanlar Gezegen Mehmet’i, Afrikalı Ali’yi, Hop Dedik Ayhan’ı , Cem Arslan’ı dinlerdim. Çünkü konfeksiyonlar hep onların çalıştığı radyoları açardı. Tabi şimdi onlar arkadaşım. Hiçbir zaman onlar gibi olmayı hedeflemedim ama en az onlar kadar başarılı olmayı hedefledim. Benim hedefim daha üst segment. Umarım başarılı olabilirim.
Başarı merdivenlerini çıkarken en büyük destekçiniz kimdi? Aynı zamanda en çok eleştiren kim?
Benim hiç destekçim olmadı. Daha çok eleştiren kişiler oldu. Babam bana kızardı mesela. Boş işlerle uğraşıyorsun diye. Annem yat uyu derdi. 5 gün konfeksiyonda çalışıyordum, haftasonları ise radyoya gidiyordum ve babam bana kızıyordu. Neden yatmıyorsun, dinlenmiyorsun sonra iş yerinde uyuyorsun diye. Sürekli eleştirildim, eleştirildikçe de güçlendim. Çünkü inandım bu işe.
Genç bir radyocu olmana rağmen gerek konuk programların gerek Sihirli Mikrofon Radyo Ödülleri gibi büyük bir projeye imza attın. Bu başarının sırrı nedir?
Hayatımda başarısızlığa yer yok. Çünkü ben hep büyük imkansızlıklar içinde varolmaya çalıştım. Hep iyi niyetli ve helal yoldan gayret ederek ve tabiİ Allah’ın da nasip etmesiyle bu noktalara geldim. Hiçbir zaman umutlarımı kaybetmedim. Bir yerde olumsuzluk varsa onu hemen pozitife çevirmeye gayret ettim. Dolayısıyla Sihirli Mikrofon’da da öyle. Tabi şu an bunun ev sahipliğini Fatih Belediye’si yapıyor. Projeyi onlar üstlendi. Fatih Beledi Başkanı Mustafa Demir o işe çok iyi bir vizyon kattı. Sihirli Mikrofon benim ilk bebeğimdir.
Program sırasında yaşadığınız unutamadığınız bir an oldu mu?
Fatih Terim ile oldu. Fatih Hocayı konuk alacağım saate kadar kimse inanmıyordu bana. İlk Fatih Terim’e tweet attık ses çıkmayınca bu sefer kızı Buse Terim’e binlerce tweet attık. Sonra Buse Terim babası Fatih Hoca ile konuşup bize dönüş yaptı, gün verdi. Şu gün uygun mudur diye. Tabi biz çok şaşırdık, heycanlandık. Sonra yayına konuk alacağımızdan bir gün önce Fatih Hocanın yardımcısı aradı. Fatih Terim’in rahatsız olduğunu programa katılamayacağını söyledi. Ben de yardımcısına yarın yayına çıkmaması durumunda dinleyicilerime çok mahcup olacağımı söyledim. Ve Fatih Hoca yanlış hatırlamıyorsam yayına kolunda serum ile geldi. Benim hayatımda unutamayacağım bir yayındır. Fatih Terim çok vefalı bir insan. Benim gerçekten manevi babamdır.
Radyocu olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersin?
Şu zamanda radyocu olmak çok zor. Çünkü çok radyocu olmak isteyen çok insan var. Eski zamanlarda radyoculuk meslek mi deniliyordu? İnsanlar meslek olarak görmüyordu bile. Şu an baya meslek olmaya başladı. Talep oldukça fazla. Bir kere bu işi yapmayı düşünenlerin çok istemeleri lazım. Kendilerine inanmaları şart. Pes etmeyecekler. Ben bugün yayına girdim 5 bin lira alayım yok öyle bir şey. Dolayısıyla azim, azim, azim… Çalışmak ve azmetmek.
Kitap yazma fikri nereden ortaya çıktı? Damat’ın konusundan biraz bahseder misiniz bize?
Okumayı seven bir insanım. Aklına, fikrine, düşüncelerine çok önem verdiğim fikir büyüklerimin bana her zaman hayattaki nasihatları oku oldu. Bunlardan birtanesi de Abdullah Arıdoru’dur.
Damat benim 5. kitabım aynı zamanda. Trajikomik bir aşk macerası. Şıp sevdi ve saf Mülayim karakteriyle hepimizden birer parça sunuyor okurlara. Bizi önce alıp 90’lara, aşkların masumca yaşandığı yıllara taşıyor. Lise yıllarında; kâh sınıf arkadaşına, kâh öğretmenine âşık oluyor Mülayim. Henüz 15 yaşındayken hayatının aşkını bulmaya karar veriyor ve maceralar başlıyor. Ama ne macera... İnişleri çıkışlarıyla, zorlukları ve beklenmedik kolaylıklarıyla hayatının aşkını bulma yolunda tam 15 yıldırım aşkı, 15 güzel kız, 15 farklı deneyim ve bir mutlu son! Daha çok güldürmeyi ve düşündürmeyi hedefledik Damat ile…
Damat kitabındaki trajikomik hikayeyi anlatıyorsunuz… Kendi hayatınızda da var mı trajikomik anlar?
Aşk üzerine değil de canlı yayında yaşadığım trajikomik bir anım oldu. (Gülüyor)
Bir keresinde eski çalıştığım radyoda mikrofonu açık unutmuştum. Yayına yeni bir müzik direktörü atanmıştı. Onun hakkında konuşuyordum. İşten anlamıyor gibilerinden. Adamda patronla yayınları değerlendirirken aynı zamanda bizi dinliyorlarmış. Sonra bir telefon çaldı, o mikrofonu kapatın sizi duyuyoruz diye. Unutamadığım bir anıdır.
Damat film olur mu?
Damat güzel bir film olur. Yılmaz Erdoğan’a da yolladım kitabı. Üstadın dikkate almasını arzu ederim.
Gerçekten ben bu kitabı ne kadar satacağından ziyade çok fazla içime sindiği için kaleme aldım. Bir başucu olabilecek kitap. Damat; insanları okurken güldürecek, rahatlacak aynı zamanda da düşündürecek. Şu an talep anlamında da gayet iyi gidiyor. Teşekkür ediyorum…
İşte sabahlarınıza neşe katan Adem Metan ile yaptığımız o samimi röportajımız…
Adem Metan kimdir? Sizi kısaca tanıya bilir miyiz?
1987 Ordu Korgan doğumluyum. İlköğretim eğitimimi Ordu’da tamamladım. Daha sonra ailemin isteği doğrultusunda iyi bir eğitim için İstanbul’a gönderildim. Ama İstanbul’da maddi imkansızlıklardan dolayı eğitime lise 1’den sonra ara vermek durumunda kaldım.
Radyoculuğa nasıl ve nerde başladınız, çocukluk hayaliniz miydi? Örnek aldığınız bir radyocu var mıydı?
Eğitime ara verdikten sonra 4 yıl konfeksiyon, 2 yıl oto tamirhanesi olmak üzere toplam 6 yıl alt segment işlerde çalışıp akabinde de radyo sektörüne girdim.
Radyoculuk çocukluk hayalimdi evet. Çocukluk hayalimi gerçekleştirip radyocu olduğumda babam ‘yaptığın iş mi?’, annem ‘çok gülene kız vermezler’ dedi ama hayalimden vazgeçmedim.
Konfeksiyonda çalıştığım zamanlar Gezegen Mehmet’i, Afrikalı Ali’yi, Hop Dedik Ayhan’ı , Cem Arslan’ı dinlerdim. Çünkü konfeksiyonlar hep onların çalıştığı radyoları açardı. Tabi şimdi onlar arkadaşım. Hiçbir zaman onlar gibi olmayı hedeflemedim ama en az onlar kadar başarılı olmayı hedefledim. Benim hedefim daha üst segment. Umarım başarılı olabilirim.
Başarı merdivenlerini çıkarken en büyük destekçiniz kimdi? Aynı zamanda en çok eleştiren kim?
Benim hiç destekçim olmadı. Daha çok eleştiren kişiler oldu. Babam bana kızardı mesela. Boş işlerle uğraşıyorsun diye. Annem yat uyu derdi. 5 gün konfeksiyonda çalışıyordum, haftasonları ise radyoya gidiyordum ve babam bana kızıyordu. Neden yatmıyorsun, dinlenmiyorsun sonra iş yerinde uyuyorsun diye. Sürekli eleştirildim, eleştirildikçe de güçlendim. Çünkü inandım bu işe.
Genç bir radyocu olmana rağmen gerek konuk programların gerek Sihirli Mikrofon Radyo Ödülleri gibi büyük bir projeye imza attın. Bu başarının sırrı nedir?
Hayatımda başarısızlığa yer yok. Çünkü ben hep büyük imkansızlıklar içinde varolmaya çalıştım. Hep iyi niyetli ve helal yoldan gayret ederek ve tabiİ Allah’ın da nasip etmesiyle bu noktalara geldim. Hiçbir zaman umutlarımı kaybetmedim. Bir yerde olumsuzluk varsa onu hemen pozitife çevirmeye gayret ettim. Dolayısıyla Sihirli Mikrofon’da da öyle. Tabi şu an bunun ev sahipliğini Fatih Belediye’si yapıyor. Projeyi onlar üstlendi. Fatih Beledi Başkanı Mustafa Demir o işe çok iyi bir vizyon kattı. Sihirli Mikrofon benim ilk bebeğimdir.
Program sırasında yaşadığınız unutamadığınız bir an oldu mu?
Fatih Terim ile oldu. Fatih Hocayı konuk alacağım saate kadar kimse inanmıyordu bana. İlk Fatih Terim’e tweet attık ses çıkmayınca bu sefer kızı Buse Terim’e binlerce tweet attık. Sonra Buse Terim babası Fatih Hoca ile konuşup bize dönüş yaptı, gün verdi. Şu gün uygun mudur diye. Tabi biz çok şaşırdık, heycanlandık. Sonra yayına konuk alacağımızdan bir gün önce Fatih Hocanın yardımcısı aradı. Fatih Terim’in rahatsız olduğunu programa katılamayacağını söyledi. Ben de yardımcısına yarın yayına çıkmaması durumunda dinleyicilerime çok mahcup olacağımı söyledim. Ve Fatih Hoca yanlış hatırlamıyorsam yayına kolunda serum ile geldi. Benim hayatımda unutamayacağım bir yayındır. Fatih Terim çok vefalı bir insan. Benim gerçekten manevi babamdır.
Radyocu olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersin?
Şu zamanda radyocu olmak çok zor. Çünkü çok radyocu olmak isteyen çok insan var. Eski zamanlarda radyoculuk meslek mi deniliyordu? İnsanlar meslek olarak görmüyordu bile. Şu an baya meslek olmaya başladı. Talep oldukça fazla. Bir kere bu işi yapmayı düşünenlerin çok istemeleri lazım. Kendilerine inanmaları şart. Pes etmeyecekler. Ben bugün yayına girdim 5 bin lira alayım yok öyle bir şey. Dolayısıyla azim, azim, azim… Çalışmak ve azmetmek.
Kitap yazma fikri nereden ortaya çıktı? Damat’ın konusundan biraz bahseder misiniz bize?
Okumayı seven bir insanım. Aklına, fikrine, düşüncelerine çok önem verdiğim fikir büyüklerimin bana her zaman hayattaki nasihatları oku oldu. Bunlardan birtanesi de Abdullah Arıdoru’dur.
Damat benim 5. kitabım aynı zamanda. Trajikomik bir aşk macerası. Şıp sevdi ve saf Mülayim karakteriyle hepimizden birer parça sunuyor okurlara. Bizi önce alıp 90’lara, aşkların masumca yaşandığı yıllara taşıyor. Lise yıllarında; kâh sınıf arkadaşına, kâh öğretmenine âşık oluyor Mülayim. Henüz 15 yaşındayken hayatının aşkını bulmaya karar veriyor ve maceralar başlıyor. Ama ne macera... İnişleri çıkışlarıyla, zorlukları ve beklenmedik kolaylıklarıyla hayatının aşkını bulma yolunda tam 15 yıldırım aşkı, 15 güzel kız, 15 farklı deneyim ve bir mutlu son! Daha çok güldürmeyi ve düşündürmeyi hedefledik Damat ile…
Damat kitabındaki trajikomik hikayeyi anlatıyorsunuz… Kendi hayatınızda da var mı trajikomik anlar?
Aşk üzerine değil de canlı yayında yaşadığım trajikomik bir anım oldu. (Gülüyor)
Bir keresinde eski çalıştığım radyoda mikrofonu açık unutmuştum. Yayına yeni bir müzik direktörü atanmıştı. Onun hakkında konuşuyordum. İşten anlamıyor gibilerinden. Adamda patronla yayınları değerlendirirken aynı zamanda bizi dinliyorlarmış. Sonra bir telefon çaldı, o mikrofonu kapatın sizi duyuyoruz diye. Unutamadığım bir anıdır.
Damat film olur mu?
Damat güzel bir film olur. Yılmaz Erdoğan’a da yolladım kitabı. Üstadın dikkate almasını arzu ederim.
Gerçekten ben bu kitabı ne kadar satacağından ziyade çok fazla içime sindiği için kaleme aldım. Bir başucu olabilecek kitap. Damat; insanları okurken güldürecek, rahatlacak aynı zamanda da düşündürecek. Şu an talep anlamında da gayet iyi gidiyor. Teşekkür ediyorum…